10 Şubat 2009 Salı

Doğada Bir Gün...


Arada bir doğaya, tabiat ananın kucağına kaçmak lazım, insan kendini buluyor ve ciddi anlamda rahatlıyor. Çok değil 3-4 saatlik yağmur altında bir orman yürüyüşüydü ama muhteşemdi. Toprağın kokusu, yağmurun sesi, topraktan süzülen suların sesi, küçük bir kuşun sesi, köpeklerin sesi, sis ve yağmurdan dumanlı görünen dağlar, binbir çeşit renk, ağaç dallarının ve çiçeklerin üstünde yerçekimine direnen yağmur damlaları ... çok huzur vericiydi, insan kendini hiç hissetmediği kadar doğal hissediyor.




Uzun bir yürüyüşün ardından mola verdiğimiz kulübede yanan odun sobasının sıcaklığı, kokusu ve üzerinde demlenen çayın tadı öyle hoş, öyle güzeldi ki, unutmuşuz bu kokuları, bu tatları... Ben köpeklerden çok korkarım aslında ama mola verdiğimiz kulübenin köpeğinden nedense hiç korkmadım, hatta ona sarılmak geldi içimden.



İkinci mola verdiğimiz mekan ise yüksekçe bir yerdeydi ve sis iyiden iyiye bastırmıştı. Pencereden bakınca insana, havada uçuyormuş hissi veriyordu. Kuzine bir soba başında oturduk, ıslanan kıyafetlerimizi kuruttuk ve o an sobanın görüntüsü o kadar iyi geldi ki bize.. onca yorgunluğa rağmen, kuzinesine atılan patateslerin lezzetini, üstünde yapılan kestaneleri ve pişen güveçleri konuşmaya başladık, iştahlı iştahlı!! Sıcacık çay, güleryüzlü insanlar, herkes yorgun ama mutlu..


Derin derin nefes aldım.. çektim içime güzelim havayı, bütün gördüklerimi beynimin albümüne yerleştirdim ve aklım oaralarda döndüm buralara....


Hiç yorum yok: