31 Ocak 2010 Pazar

Değerli Anlar...


İnsan ömrü kısa, zaman çabuk geçiyor, her anınızı değerlendirin, kıymetini bilin her günün... annemin öğütleri. Öğüt anlamında bugüne kadar söylediği sadece bu 4 cümledir. Yakınır hep geçen günleri dolu dolu yaşayamadığından. "Bir koşturmadır geçip gitti, anlayamadık" der.


Hepimizin hayatı uzunca bir dönem koşuşturma ile geçmiyor mu? Hele ki biz büyükşehirlerde yaşayan insanlar, zamanımızın büyük bir çoğunluğu yollarda heba olup gitiyor. Hepimizin koşturmacası farklı şekillerde, hepimizin derdi farklı farklı ama küçük anlar var ya yaşamımızda, hani yağmurlu bir havada otobüstesiniz, şanslı gününüzdesiniz çünkü güzel bir koltuğa kurulmuşsunuz ama dışarıda öyle bir trafik var ki 2 saatten önce ulaşamazsınız gideceğiniz yere. O zaman en güzeli yeni başladığınız kitabınızı açıp, içinde kaybolmak.. Hafta sonunun habercisi olan bir cuma günündesiniz işten çıktınız tek düşündüğünüz eve gidip yatmak, kalan son gücünüzü de hızlı hızlı yürümek için kullanıyorsunuz, birden kulaklarınızda kendi isminiz yankılanıyor, dönüp bakıyorsunuz, yıllardır yüzyüze görüşemediğiniz enerji dolu bir arkadaşınız, " olamaz, o kadar yorgunum ki " diyorsunuz ama sizi sürükleye sürükleye güzel bir restoranta götürüyor, harika bir yemek yiyorsunuz, ardından nefis bir türk kahvesi eşliğinde harika bir sohbet. Birden bütün haftanın yorgunluğu gidiyor üzerinizden, yüzünüzde bir gülümseme, yağmurda sakin sakin yürüyerek evinize dönüyorsunuz...bazen sadece oturup düşünmek... bir bardak sıcak çay...bir çift güzel söz...küçük bebeğinizin tatlı tatlı bakması size...hakkınızla kazandığınız bir başarı...hayatımızın küçük anları, bu anların kıymeti bilinmeli, hakkıyla yaşanmalı..

28 Ocak 2010 Perşembe

Vah Güzel Ülkem..

Son yazımdan bugüne karlar yağdı, güneşler açtı, depremler oldu, seller yaşandı, doğa katliamlarında artış gözlendi, işsizlik arttı, enflasyon düşerken çarşıda pazarda herşeye zam geldi, güzel ülkemin insanları daha da derin uykulara daldı... kısacası çok zaman oldu yazmayalı.

Bugün yazmak geldi içimden. Sabah bir yazı okudum ve hala onun etkisinde, boğazımda bir düğüm bilgisayarın başındayım.

Ülkemde her daim geçim sıkıntısı çekmiş, devletin belirlediği oranlara göre orta halli diye nitelendirdiği ( tabi bu oranlar hiçbir vakit gerçekle örtüşmedi), iki çocuklu ve eşi ev hanımı olan bir babanın mektubuydu. Aylık gelirleri 1041 tl,ev kiraları ise 475 tl ve iki çocuk da okula gidiyor. Diyeceksiniz bu ülkede daha doğrusu bu dünyada daha neler var. Evet haklısınız bu ülkede hep beterin çok daha beteri var. Buna bir sözüm yok ama bu babayı o kadar iyi anlıyorum ki, yaşadığı vicdan azabını, çocuklarına karşı ezikliğini ama yinede başını eğmeyişini... Çok etkiledi mektubu beni.. ne kadar çok böyle yaşamaya çalışan aile vardır kimbilir. Hatta maaşı olmayan günlük kazandığı 1-2 tl ile geçinen, hatta onu bile kazanamayan, eve ekmek götüremediği için intihar eden.... ama güzel ülkemin insanları hem bu sıkıntıları yaşar hemde tv nin başından bir saniye ayrılmayıp, abuk subuk, insana hiçbir katkısı olmadığı gibi zararı çok olan dizileri, yarışmaları, programları seyretmeyi hiç ihmal etmez. Kapatmıştır beynini, gözünü, kulağını, ağzını, ilerlemek için hiçbir şey yapmaz. O yüzden olan bitenleri sessizce kabullenir, çünkü aklında akşam izleyeceği dizide ne olacağı vardır sadece.