Nasıl güzel topraklarda yaşıyoruz biz, ne cümbüşlü topraklar, ne çok melez topraklarımız bizim.. Onca medeniyet gelmiş geçmiş bu topraklardan, izleri silinmeden. Hepsinden küçük büyük bir sürü miras kalmış bizlere, kıymetini çoğu zaman bilememişsek ve hala bilemiyorsak da.. hepsi görülmeye, öğrenilmeye, yaşanmaya değer..
İzmir ve çevresinde de sahip çıkılması gereken o kadar çok miras var ki. Bir önceki yazımda ballandıra ballandıra anlattığımTeos Antik Kentinden sonra "Ildırı" köyünde bulunan "Erythrai" antik kentinden bahsetmek istiyorum. Bir kere antik kentin bulunduğu köy muhteşem, gidilesi yaşanası bir yer. Çeşmeye 26 km uzaklıkta. M.Ö 500 lü yıllarda Giritliler tarafından kurulmuş bir kent, daha sonraları Likyalılar, Karyalılar ve Pamphylialılara da ev sahipliği yapmış. Erytrhol tiyatrosu, Atena tapınağı, helenistik roma dönemi villaları, su kemerleri ve surlar çok belirgin olmasa da kalıntıları görülebiliyor fakat tapınak şeklindeki mezar kalıntılarının bir kaçı neredeyse hiç bozulmadan çıkarılmış. Kente giden yol bir enginar tarlasından geçiyor, daha önce hiç enginar tarlası görmemiş olduğum için bu kısım benim ilgimi çok çekti açıkçası fakat enginarlar güneşten kavrulmuşlardı. Kimsecikler yoktu bizden ve oranın ev sahiplerinden başka, yukarı doğru baya tırmanmak gerekiyor fakat dinlenerek çıkmalı zira sıcak havada zorlanıyor insan.Tepede manzara müthiş
aşağıya inmek istemiyorsunuz ama ben biraz ödlek olduğum için pek fazla kalamadık aynı yoldan aşağıya indik.
Zamanımız kısıtlı olduğu için köyde de pek vakit geçiremedik ne yazık ki. Su almak için durduğumuzda köyde huzur verici bir sessizlik ve kokunun hüküm sürdüğünü fark etmemek mümkün değildi.Öylece kalmak istiyorsunuz o sessizliğin orta yerinde ama mümkün değil bizim acelemiz var... İstanbul'dan geldik biz...
Tiyatronun merdivenleri
Athena Tapınağı
Antik kentten görülen manzara
27 Haziran 2011 Pazartesi
1 Haziran 2011 Çarşamba
GÜZEL İZMİR..
TEOS
SIĞACIK
Dört günlük İzmir gezimizden çok güzel anılarla döndüm. Kısa zamanda çok fazla yer görme şansımız oldu hızlandırılmış da olsa. Alaçatı, Çeşme, Ildırı ( muhteşem bir köy, özel olarak anlatmak gerek ), Seferihisar, Sığacık, Teos Antik Kenti, Bademler ve İzmir'in içindeki önemli yerler..
Hepsi ile ilgili bir sürü anekdot not ettik; Seferihisar gerçekten "Citta Slow" bunu yaşayarak daha iyi görmüş olduk. Arkadaşlarımızın her zaman alış veriş yaptıkları balıkçıdan balığımızı seçtik, ayıklanınca alıp gideceğiz ya dediler oturun bir çay ikram edelim, peki dedik oturduk. Aheste aheste çayımızı yudumladık bu arada etraf sessiz, aslında ses var ama yok sanki. Çayımız bitti biz oturuyoruz ama halimizden o kadar memnunuz ki balık aklımıza bile gelmiyor. Sonra telefon çalınca balıkları hatırladık ve eşim içeri gidip sordu. Meğerse balıklar çoktan ayıklanmış, biz oturuyoruz diye birşey söylememişler. İstanbul' da hatta birçok yerde balıkçılar ne kadar hızlıdır bilirsiniz, ayıklama kuyruğuna felan girersiniz, kimse de çay ikram etmez ama.. Hani bir hikaye var ya işte o hikayedeki yerli gibi orada yaşayanlar da ruhlarını geride bırakmıyorlar, onunla beraber yaşıyorlar..
Balıkları beklerken sanırım ruhumuzda yetişti bize ve sonra gittiğimiz " Teos " antik kentinde ruhumuzla bütünleştik. Öyle büyülü bir yer ki, insan orada kıpırtısız bir şekilde kalmak istiyor, doğayı ürkütmekten korkuyosunuz adeta. Aslında antik kentten geriye pek birşey kalmamış ama kalanlara da çok sahip çıkılmamış maalesef fakat o kadar huzur verici bir yer ki, zeytin ağaçlarının ortasında, çiçek kokularının arasında, kuş cıvıltılarının altında, sadece doğanın sesinin duyulduğu insanı büsbütün kendinden geçiren bir yer. Yüzyıllar (M.Ö 1000) öncesinden kalmış o taşlara dokunmak, onların arasında gezinmek mucize gibiydi...
Şimdilik bu kadar anlatabileceğim sanırım... devamı var...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)